GDO (Genetik olarak degistirilmis organizmaların) bir çok (çevresel, tarımsal, saglık vs.) potansiyel zararları oldugu ifade edilmektedir. Genetik olarak degistirilmis organizmaların tasıdıgı riskler ve potansiyel zararları;

Uzun Süreli Güvenli Testlerin Bulunmayısı

Genetik mühendisligi, yiyecegin temel dogasını degistirmekte ve asla insan gıdasının bir parçası olmamıs organizmalardan materyal kullanmaktadır. Uzun süreli testler olmaksızın, bu yiyeceklerin güvenli olup olmadıklarını bilinememektedir. Örnegin Almanya’da halkın % 75i saglık alanında gen teknolojisinin kullanılmasını onaylarken, gıda maddelerinde uygulanması yalnızca halkın % 10’u tarafından kabul görmektedir.

Toksin ve Alerjik Maddeler

Bitkilere gen transferinin yapılması yeni bir alerjik madde olusturulabilmekte ve hassas bireylerde alerjilere neden olabilmektedir. Yeni toksik ve alerjik maddelerin olusumu en önemli potansiyel saglık riski olarak degerlendirilmektedir. Brezilya cevizi geni tasıyan genetigi degistirilmis soya fasulyesinin alerjik oldugunun bulunması ile bu konunun ehemmiyeti somut olarak  kanıtlanmıstır. Genetigi degistirilmis organizmalarda beklenmedik mutasyonlar meydana gelebilmekte ve bu mutasyonlar, yiyeceklerde yeni ve yüksek seviyelerde toksinler gelistirebilmektedir. Örnegin 2000 yılında ABD’de yemlik bir transgenik mısır çesidi sindirim kanalında yavas parçalanması nedeniyle, alerjik belirtiler olusturmus ve üretici firma tarafından toplanılmıstır.

Besin Degerinin Azalması

Transgenik yiyeceklerin sahte tazelikleri tüketicileri yanlıs yönlendirebilmektedir. (Lezzetli görünüslü, parlak kırmızı renkli genetik olarak modifiye edilmis, uzun raf ömrü olsun diye degistirilmis bir domatesin hasat zamanı çabuk çürümesi gibi.)Buna ilaveten, bu domates 6- 8 hafta sonunda halen güzel görünebilmekte ancak tadı ve besin degeri azalmıs olabilmektedir.

Yan Etkilerinin Öldürücü Olabilmesi

Genetik mühendisligi ürünlerinin antibiyotige dirençli genler tasıması ve bizi hasta edebilecek bakteriler tarafından alınması durumunda, insan saglıgı açısından zamanla bu dirençli bakterilerle savasmak olanaksız hale gelebilmektedir. Örnegin; Japonya’da GDO bakteri tarafından üretildigi anlasılan tryptophana (insan vücudu için gerekli olan bir tür amino asit) baglı oldugu anlasılan bir sendrom nedeniyle 37 kisi ölmüs, 1500 kisi kısmen felç geçirmis ve 5000 kadar kisi de geçici olarak is göremez hale gelmistir. Bu da yeterli risk degerlendirmeleri yapılmaz ya da biyogüvenlik tedbirleri alınmazsa, genetigi degistirilmis organizmaların ürünlerinin zamanla büyük tehlikeler olusturabilecegini göstermektedir.

Dini İnançlar

Bu ürünler etik açıdan da problemlere sebep olmaktadır. Örnek olarak Yahudi ve Müslümanlar dini inançlarının geregi olarak domuz geni tasıyan genetigi degistirilmis ürünleri istememektedirler. Ayrıca aktarılan genin tüketicinin tercihleri dısında olması da
diger bir önemli nokta olarak karsımıza çıkmaktadır.

(Örnegin balık geninin vejeteryan ürünlerde bulunması gibi) (Marangoz,  2008).